Prof. Dr. Sinan Canan’dan YKS Adaylarına Önemli Tavsiyeler
Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sinan Canan, Meslek Rotam’ın düzenlediği ‘Sınava Hazırım’ eğitim programının konuğu oldu.
Üniversite sınavına girecek adaylara önemli tavsiyelerde bulunan Canan, “Eğer çok ileride büyük bir hayaliniz varsa o zaman hayatınız da hiçbir şey sizi o kadar geremez. Her türlü zorluk sizi o hayalinize götürecek bir basamak hürriyetine bürünür. Ama bir hayaliniz yok ise maalesef her küçük basamak size devasa bir dağ gibi gelmeye başlar.” Dedi.
“Sıkıntı ve acı çeksek de bir mutluluk geliyor”
Beş tane ayardan bahseden ve bu beş ayarın bütün insanları temelden ilgilendiren, biyolojik ve psikolojik yaşamımızı sağlıklı bir şekilde sürdürebilmemizin ana kurallarını içeren maddelerden oluştuğunu söyledi ve bu beş ayarın insanı anlamaya başlamak için çok önemli bir başlangıç olduğunu belirtti. Prof. Dr. Canan, “Beş ayar; hareket etmek, az yemek, diğer insanlarla gerçek ve sağlam ilişkiler kurmak, stresi azaltmak ve sınırları zorlamak. Gerek zihinsel, gerek bedensel, gerekse coğrafi her türlü sınırı zorlamak üzere programlanmış bir canlıyız.
Bu beş ayarın ilk dördü sadece insana has ayarlar değil. Ama son dediğimiz sınırları zorlama ayarı ana konularımızdan biri. Bizi insan yapan en önemli şeydir ve tatmin edilmezse bu güdü, biz sınırlarımızı zorlamazsak hayatımızda büyük problemlerin oluşumunun riski artıyor. Ama bir şekilde kendimizi zorladığımızda, sınırlarımızı zorladığımızda ve bir şeyleri başarmaya çalıştığımızda sıkıntı ve acı çeksek de bir mutluluk geliyor. O yüzden bu son ayar genç arkadaşlarımı daha çok ilgilendiriyor.” Dedi.
Biyoloji insanlara doğru öğretilmiyor!
Prof. Dr. Sinan Canan, insanın etten kemikten ya da psikolojik durumlardan ibaret bir canlı olmadığını belirtti. Canan, “İnsanın bir başka ihtiyacı daha var. Bu ihtiyacı dünyaya biz neden yaşıyoruz diye anlam vermek. Bu anlam verme anlayışımıza biz maneviyat diyoruz. Hareketsiz kalınca hasta olduğumuzu biliyoruz, çok yiyince hastalandığımızı da herkes biliyor. Yalnız kalmanın bizi erkenden öldürdüğünü muhtemelen duymuşsunuzdur. Aşırı stresin bugün bizi öldüren bir numaralı sebep olduğunu da duymuş olabilirsiniz. Bugün dünyada insanlar en çok stres ya da strese bağlı hastalıklardan ölüyorlar. Bu ilk dört ayarın neden böyle olduğunu anlamak zor değil. Eğer ki insanın canlılık tarihi boyunca geçirdiği aşamaları temel düzeyde biliyorsak bunları anlamak çok kolay. Ben söyleyince yeniymiş gibi gelmesinin sebebi insanlara doğru dürüst biyoloji öğretmememizdir.” Dedi.
“Çıplaklaştıkça hayatta kalmak için daha zeki olmaya zorlanıyoruz”
İnsanın annesinden doğduğu şekliyle hayatta kalamayan tek canlı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Sinan Canan, “Diğer bütün canlılar tam takım doğuyorlar, biz illa üstümüze bir şey giyeceğiz. Bugün ne giyeceğim diyen bir zürafaya rastlayamazsınız. Bu sadece insanda var. Hayvanlar âleminde son derece gelişime açık olmayan, içgüdüsel inşa faaliyetleri var. Ama biz dünyayı sürekli değiştirmek zorundayız. Tabiatta zayıf ve çıplak bir canlı olmamız tesadüfi değil. Bunun arkasında enteresan bir hikâye var bu hikâye de şunu gösteriyor; biz çıplaklaştıkça hayatta kalmak için daha zeki olmaya zorlanıyoruz. En sonunda anormal gelişmiş zihinsel güçlerle bu dünyada her yere adapte olabilen tek canlıyız.” İfadelerini kullandı.
“Bu uyumsuzluk modern dünyada insanı öldüren en önemli şey”
Prof. Dr. Sinan Canan insanların şu anda en büyük sorununun girecekleri sınavlar olduğunu söyledi. Canan, “İnsanlar ilk çağlarda mağarada keyfimiz yerinde, burası güzel birlikte de mutluyuz deselerdi insan türü muhtemelen o mağarada sona erecekti. Kaynaklar hızlı tükendiğinden yeni kaynaklar bulmaları lazım. Bütün bunları yapmasalardı biz bugün burada onların torunları olarak bulunamayacaktık. Bunun yerine yine mağarada yaşayanlar sabah kalktığında ‘Bu dağın arkasında ne var, ben bir oraya gideyim’ diyerek yeni yerler buldu. Başarılı olanlar bizim türümüzün yayılmasına sebep oldu. Böyle sınır aşıcı faaliyetlere insanoğlu giriştikçe insan gibi zayıf bir canlının türünü sürdürmesi için avantajlı bir şey oldu. Sürekli arıza çıkarıp sorun çözen ataların torunlarıyız. Ama şu anda en büyük sorunumuz bir sınava gireceğim, bu sınav hayatımızı belirleyecek, bunalıma girenler en hafifinden rahatsızlananlar, sivilceler çıkaranlar, psikolojisi bozulanlar, antidepresanlara başlayanlar hatta maalesef intihara teşebbüs edenler bile çıkıyor böyle manasız streslerin sonucu olarak. Tabiatta neler için dizayn edilmiş insan şu an neler için yaşıyor. İşte bu uyumsuzluk modern dünyada insanı öldüren en önemli şey.” Dedi.
“Eğitim dediğimiz süreç bizi algoritmalarla donatıyor”
Modern medeniyet içinde verilen eğitimin insanları tek tipleştirdiğini ve düşünme yeteneğini elinden aldığını belirten Prof. Dr. Sinan Canan, “Bugün en önemli sorunumuzla daha küçücük yaşımızda karşılaşıyoruz. Hayatımızın en büyük vakit kaybı, bize belki de en çok zihinsel hasarı veren deneyimin adı örgün eğitim dediğimiz şeydir. Çok ağır hasar veriyor bize. O hasarı şöyle söyleyeyim; okul öncesi çocuklara kâğıt ataşları verip istediğinizi yapın diyorlar. Çocuklar iki yüzün üstünde farklı şeyler yapıyor. Üniversite çağındaki kişiye aynı sayıdaki ataşı veriyorsun iki tane şey yapabiliyorlar. Nereye gitti o iki yüz küsur seçenek, yok oldu. Eğitim dediğimiz süreç bizi algoritmalarla donatıyor. Şu olursa şunu, bu olursa bunu yap diyor. Ve tabiattaki sorunların çözümünde son derece kaotik ve beklenmeyen durumlara hazırlıklı olarak donatılmış bir sistem olan insan tabiri caizse modern medeniyet için terbiye ediliyor. Dallı budaklı bir ağaçtan budanmış bir kütüğe dönüştürülüyor.” Şeklide konuştu.
“Büyük bir hayaliniz varsa hayatınız da hiçbir şey sizi geremez”
Son olarak Prof. Dr. Sinan Canan, insan beyninin özellikle de genç beynin yaşaması imkânsız gözüken varlığı hayatta tutmak amacıyla donatıldığı bazı mucizevi süper güçlerden bahsetti ve bu güçlerden birinin hayal kurmak olduğunu vurguladı. Canan, “İnsandan başka hiçbir canlı olmayan bir geleceği tahayyül edip, onu yaratabilme becerisine sahip değil. Şu anda kullandığımız bilgisayarlar, oturduğumuz evler yoktu. Birileri hayal etti ve gerçek oldu. Bir şekilde insan bunu yapabiliyor. İnsanın en büyük sosyal gücü budur. Ama hatırlayın eğitim bizden hayal etme yeteneğimizi alıyor. Neden? Hayal kurarsanız sistemin size verdiği rayda gidemiyorsunuz. Sistemde haklı olarak sen arıza çıkarma, icat çıkarma başımıza diyerek raya oturtmaya çalışıyor. Sistem, önüne LGS sınavı koyuyor, arkasına üniversite sınavı ondan sonra uzmanlık sınavı, terfiler, tatiller, makamlar, koltuklar koyalım emekli olduktan sonra bir köşede sessiz sedasız öl bu hayat bitsin gitsin diyor. Böyle bir plan hiçbirimizi sarmıyor.
Hepimiz böyle giden bir planda bir sürü mutsuzluk kaynağı bulabiliyoruz. Çünkü bizim esas varlık amacımız imkânsızı inşa etmektir. Bu dünyaya imar etmeye, inşa etmeye, hayal edip gerçekleştirmeye geliyoruz. Hayal ettiğimiz her şeyi yapacak potansiyelimiz var ama bu potansiyeli kullanamıyoruz. Çünkü hayal etme yetkisi elimizden alınıyor. Eğer bugün sınav stresi gibi konularla karnı ağrıyan arkadaşım varsa ya da önündeki herhangi bir aşamada bir sorundan dolayı kitlenmiş sağlıklı düşünmeyen biri varsa kendisine dikkat etsin o hedefinin ötesinde büyük bir hayali olmadığı için bunu yaşıyor. Eğer çok ileride büyük bir hayaliniz varsa hayatınız da hiçbir şey sizi o kadar geremez. Her türlü zorluk sizi o hayalinize götürecek bir basamak hürriyetine bürünür. Ama bir hayaliniz yok ise maalesef her küçük basamak size devasa bir dağ gibi gelmeye başlar. Bir nevi hayalinizin büyüklüğü hayat çözünürlüğünüzü belirleyecektir. Hayaliniz küçüldükçe sorunlarınız büyüyecektir.” İfadelerini kaydetti.
Kaynak: haber365